Yılmaz otobüse adım attığında hâlâ aklında eski eşiyle yaptığı tartışma vardı. Henüz boşanmamışlardı ama Yılmaz için artık her şey bitmişti. Başlangıcı hatırladı koltuğa otururken. Ne kadar çok seviyordu, hayrandı ona. Aslında hâlâ hayrandı. Karşısında sapasağlam durdu. Asla ağlamadı, bağırmadı. Soğuk kanlı bir sesle konuştu. Konuştukları Yılmaz’ın hoşuna gitmemişti ama konuşma tarzına aşıktı.
“Seni hiç beklemediğin bir anda, beklemediğin bir kişi tarafından öldürteceğim!” demişti. Net bir şekilde başkası tarafından öldürüleceğini söylemişti. Kendisi elini kana bulayamazmış. Ama artık onun nefes almasına da tahammülü yokmuş. Bak sen şu kadına, ne kadar da aşık olunası diye düşünmüştü Yılmaz. Ama aynı hatayı yapmaya niyeti yoktu. Onun ölmesini istediğini söyleyen bir kadınla nasıl aynı evde yaşardı?
Otobüsten dışarıyı izlerken tüm konuşmaları en başından sonuna kadar tekrar tekrar düşünüyordu. Gerçekten yapabilir miydi? Yok artık daha neler, dedi. Bana kızsa da beni seviyor diye düşündü. Herkes öldürür sevdiğini, dedi Kiraz’ın ses tonuyla konuşan iç sesi. Yok dedi Yılmaz, Kiraz’ım yapmaz. Yine de aklında biraz soru işareti kaldı. Belki de yapardı. Her ihtimale karşı olabildiğince uzağa gitmeliydi ve gittiği yerden kimsenin haberi olmamalıydı. Nereye gideceğini bilmiyordu ama otogarda karar veririm diyerek zihnini bu meseleden uzaklaştırmaya çalıştı.
Otobüsteki insanları incelemeye başladı. Bu uzun süredir en sevdiği aktivite olmuştu. İnsanlara bakarak hayatları hakkında tahmin yürütüyor, kimin ne iş yaptığını bulmaya çalışıyordu. Mesela çaprazında oturan takım elbiseli adam kesinlikle bir şirkette çalışandı. Elinde evrak dosyası, sıkı sıkıya bağladığı kravatından ve otobüse binmesinden çok üst düzeyde olmadığı anlaşıyordu. Yüz ifadesine bakılırsa canını sıkan bir şeyler vardı. Otobüste sınırlı sayıda bulunan oksijeni daha çok içine çekmek istercesine kravatını gevşetti. Tedirginlikle bakışlarını otobüste gezdirmeye başladı. Sanki birinin ona baktığını anlamıştı. Yılmaz da incelemek için başka birine yöneldi. Spor tayt ve büstiyer giymiş bir kadına rastladı bakışları. Spor yapmak isteyen birinin otobüste ne işi var diye düşündü. Kesin bir parkta inecek, sosyal medya için bir video, birkaç fotoğraf çekecek ve geri otobüsle evine dönecek diye düşündü. Neden uzaktaki bir yere gittiğini ilk başta anlamamıştı ama muhtemelen onu takip edenlere evinin lokasyonundan hikaye atmak istemiyor diye yorumladı sonradan. Bu kızın hikayesi çok ilgi çekici gelmeyince başka birini aradı gözleri. Arka çapraza doğru bakınca pencereden tarafta oturan kız dikkatini çekti. Bakımlı bir genç kızdı. Güzel kıyafetler giymiş, tırnaklarına farklı renkte ojeler sürmüş, saçlarını fönlediği taktığı berenin altından bile belli olan ancak kitap koymak için tasarlanan bir bez çantada kocaman silah taşıyan bir genç kızdı. Ürperdi. İlk defa bir kişi hakkında yorum yapamadı. Kız elindeki telefondan hararetli bir şekilde mesaj yazıyordu. Surat ifadesinden sinirlendiğini anladı. O kızgın bakışta bir anlığına göz göze geldiler. Kız sonrasında elindeki silaha bir bakış attı. Yılmaz ürperdiği için önüne döndü ve bir süre o tarafa bakmadı. Bu arada aklında ihtimalleri düşündü. Bir genç kız neden yanında silah taşırdı? Kendini korumak için olabilirdi elbet. Ama kendini korumak isteyen biri yanında kocaman bir silah mı taşırdı, emin olamadı. Sanki daha pratik eliyle hemen kavrayabileceği bir silah taşıması daha mantıklı olurdu. Ya birilerine göz dağı vermek istiyorsa? Mesela sevgilisine veya eski sevgilisine. Belki peşini bırakmayan takıntılı birine, canını sıkan biri de olabilir. Çok sevdiği insanların canını sıkan biri de. Mesleği de göz dağı vermek olabilir. Mafyanın daha ponçik hâli. Birisi onu bir başkasını korkutmak için tutmuş olabilir. O anda kafasında birkaç ampül birden patladı. Bir kadın kocasını korkutmak için veya daha da kötüsü onu öldürtmek için onu tutmuş olabilirdi. Mesela kendi karısı. Bu ihtimali düşününce arkaya doğru bir kere daha baktı. Keşke bakmaz olaydı. Kız da tam olarak o anda ona bakıyordu. Hemen bakışlarını çevirdi. İçindeki yaşama dürtüsü, vücudunda artan adrenalin başını döndürüyordu. Hemen otobüsten inmek istedi ama şu an çok tenha bir yerden geçiyorlardı. Burada durmak gel beni vur demekten farksızdı. Ah Kiraz ahhhh! İnsan beraber geçirdiği mutlu yılların hatrına bunu yapmaz. Sen nasıl bir kadınsın? Aklından geçen bu düşünceler hem öfkesini hem de kan akışını daha da arttırıyordu. Artan bu kan akışıyla hiç de mantıklı olmayan bir karar verdi. Ayağa kalktı ve düğmeye bastı. Belki de kızın kendisiyle hiçbir alakası yoktu ve boşuna stres oluyordu. En iyisi bu otobüsten inmek diye düşündü. Kızın yerinden kalkmamış olması da bu tezini doğrular gibiydi. Rahat bir nefes aldı ve durağa gelince indi. Bir çeşit spor, oyun sahasına yakın inmişti. Bir ok yarış pistini işaret ederken bir diğeri paitball alanını işaret ediyordu. Burada biraz bekleyeyim bir sonraki otobüsle giderim diye düşünüp arkasını döndüğü anda çantasında silah taşıyan kızla göz göze geldi. Şaşkınlığın da verdiği yetkiye dayanarak çığlık atıp paintball alanına doğru koşmaya başladı. Kız ne yapıyor diye yandan bir bakış attığında onun da koşuyor olduğunu gördü. Bir rampayı tırmanıyordu ve kendi yaşındaki biri için bu zor bir aktiviteydi. İlerde toplanmış bir grup vardı. Onlara doğru koşmak bir ihtimal onu kurtarabilirdi. Kalabalığa yaklaşık on metre kadar kalmıştı ki genç kızın onu geçtiğini ve artık kovalayan durumunda olanın kendisi olduğunu fark etti. Buna rağmen kalabalığın yanında ancak durabildi.
“Hayırdır abi noldu?”
Yılmaz nefes nefese kalmıştı. Kalabalıktaki gençten birinin sorduğu bu soruya cevap vermesi biraz zaman aldı.
“Şu kız, beni öldürecek.”
Kalabalıktaki herkes dönüp kıza baktı ve aynı anda kahkaha atmaya başladılar. Yılmaz olanlara bir anlam veremiyordu. Kanıtlarını ortaya dökmeye karar verdi.
“Bakın çantasında silah var, duraktan beridir de beni kovalıyor. Biliyorum karım tuttu onu, beni öldürecek.”
“Abi ne saçmalıyorsun?”
Bu kez konuşan genç kızın kendisiydi.
“Al bak silah dediğin paintball silahı. Eksikmiş bana aldırdılar. Size de çok kızgınım. O kadar insansınız otobüsle geleceğimi bildiğiniz hâlde bana aldırdınız bunu!”
“Beni neden kovaladın peki?”
“Beş dakikaya gelmen gerekiyor dediler. O yüzden koştum.”
Yılmaz yere oturdu, derin bir nefes aldı. Vücudu artışa geçen tüm hormonlarını düzenlemeye başlamıştı. Ne kadar aptalım diye geçirdi içinden. On dakikada neler neler kurmuştu kafasında. Biraz nefesini topladıktan sonra kalkıp durağa doğru yürümeye başladı. Genç kız seslenince geriye doğru döndü tekrardan.
“Abi bizimle oynamak ister misin?”
Teşekkür anlamında bir el işareti yapıp yoluna devam etti. Bugünkü aksiyon ona yetmişti. Yılmaz otobüs durağına yürürken karısına haksızlık ettiği için de üzüldü. Bir an gerçekten onu öldürmek istediğini inandığı için kendisini suçladı. Çiçekçiye gidip bir demet çiçekle eve gitmek ve durakta bir sonraki otobüsü beklemek arasında kararsız kaldı. Paintball alanına koşarken inmiş olduğu otobüsü yakalamaya çalışan beyaz arabadaki kiralık katilin onu görmesinden son dakika kurtulduğunu bilmiyordu. Belki de hiçbir zaman bilmeyecekti ama çantasında oyuncak silah taşıyan genç kız onu gerçekten silah taşıyan bir kiralık katilden kurtarmıştı.