Selami’nin Parlak Karanlığı
Selami iyi adamdı. Geçmiş zaman evet, neden, çünkü herif delirdi. Bu hayatta hepimiz sürekli bir şey kaybediyoruz. Zaman, emek, insan, para, anahtarlık ne bileyim işte soyut somut her anlamda tüketerek, kaybederek göğüslüyoruz ömrün bitiş çizgisini. Mesele, bu kayıpların yerine ne koyuyorsun, o. Yoksa kaybetmeyen mi var?
İşte Selami, kaybının yerine kocaman bir ahlaksızlık koydu.
Her şey aslında hiç de böyle bir şeyin yaşanmasını beklemediğimiz bir günde başladı. Hep birlikte tatile gitmiştik, Selami, ben, karısı, benim kız arkadaşım topluca güneye indik. Deniz, kum, güneş kaçamağı işte; uzun uzun kalacak da değildik. Her ne kadar içe dönük bir insan da olsam bu dörtlü grubun beklenmedik enerjisi beni de içine almış, ne işgal ne yalnızlık hissederek eğleniyor olmanın keyfini çıkarıyordum. Ta ki, Selami denizden çıkıp da gözlerinde bir sorun olduğunu söyleyene kadar.
Selami’nin gözleri ileri derece miyop. Kendini bildi bileli gözlük kullanır. Bazen de lens. O gün denize gözlüğünü kendi evinde unuttuğu için birkaç gündür de gözlerinden çıkarmadığı lenslerle girmiş. Zaten denize girmeden evvel de bulanık görmek gibi şikayetleri varmış ama üzerinde durmamış. Ne olduysa denizde olmuş, birdenbire gözünde feci bir ağrı hissetmiş, görüntü git gide daha bulanıklaşmış. Kıyıya geldiğinde kendi kendine uğraşmış, gözünden lensi çıkarmaya çalışmış, belki de çıkmış olduğundan şüphelenmiş, emin olamamış, gözlerini açıp kapatırken zaten flu olan görüntü, birdenbire derin bir karanlığa kavuşmuş.
Bu olay üzerine doktor doktor gezdirdi Selamiyi eşi. Hiçbiri ümitvar konuşmadı. Selami de sanki yüzyıllık kör, herif hemen kabullendi. Malulen emekli oldu, şehirdeki evi sattırdı, hemen düz ayak müstakil bir eve geçtiler. İnsan takdir etmeden duramıyor tabi, körlük bir herifin talihini böyle mi açar diye çünkü hayatındaki değişiklikler bununla sınırlı kalmadı.
Selaminin üzerine bir yavşaklık geldi. Mesela kendisine misafir gitmeye gör seni öyle bir karşılar ki hayret edersin. Seni kucaklarken ellenmedik yerini bırakmaz. Hadi ben bir parça sabrediyorum, yanımda bir kadın arkadaş olmaya görsün hatunu Selamiden nasıl koruyup kollayacağımı şaşırıyorum. Birkaç kere üzeri kapalı sordum. Sen daha coşkulu sarılmaya başladın, insanları tanımak için mi falan diye. Bu sorulardan birinde cevaben “Tahsinciğim açıkçası yüz ayrı göt ellesem içlerinden hangisi senin tanırım” demez mi? Küfür de edemiyorsun herif kör, ahı tutar, belli olmaz. Şoka uğramış halde yüzüne bakarken ifademi görür gibi kekre kekre gülüp, “hadi bize birer çay daha getir de keyfimiz yerine gelsin” dedi.
Bir de bu var. Her işi bize yaptırıyor. Hadi ben haftada bir falan görüyorum. Ya karısı? Kadın saçını çalı süpürgesi yaptı ayol. Selaminin istediği bir şey olmamış olsun. Ay kızılca kıyamet. Tabi kendisi körmüş de, artık ne değeri varmış da, kim bilir kendi evinde onu başka adamlarla onun önünde aldatırmış artık bile de, ama onun kulakları artık iki katı duyuyormuş da, Simge öyle bir şey yapacak olursa Allah Selaminin canını alsınmış da. Simge de ne yapsın, zaman içinde daha sessiz, daha göçgün, daha Selami ne derse ona itaat eden, daha o bir şey demeden bir mesele üzerine ne diyebilecek ise onu tahmin edip ona göre yaşayan birine dönüştü.
Bunlar yine hikayenin iyi kısmı. Selami körlüğünü bir tür sermaye olarak kullanmaya başladı. Ufak tefek işler bağlarken, kadınlarla iletişim kurarken, yanlış ya da uygunsuz yaptığı her şeyi bir sebebe bağlarken “tabii kördü ya artık” denklemi ile başlayan cümlelerinin ardı arkası kesilmedi. İşin kötüsü, bu baya işe yaradı.
Sadece duygu sömürüsü olarak değil. Bir eksikliğin insanlar tarafından nasıl alımlandığını ve bunun onu nasıl dezavantajlı bir konuma düşürdüğünü söyleyerek toplamadı ilgileri üzerine. Kaybını başka duygu organları ile nasıl telafi ettiğini anlatarak, başka duyu organlarının becerisini abartarak körlüğünü parlattı.
E ne olacak boşandılar tabi. Şöyle dokunurmuş da, böyle koklarmış da, öyle bir dinlermiş de derken çevresinde ne gençliğinde, ne körsüzlüğünde, ne de evlendikten sonra olmadığı kadar çok kadın birikmeye başladı. İnsan hayret ediyor, bu adam ya gerçekten kör değil ya da kadınlara anlattığı şeyler gerçekten doğru olabilir demek dışında bir seçenek bulamıyor. Bu kadınların arasından en güzelini, en eğitimlisini, en zenginini alıp çıkarıp önce sevgili oldular sonra evlendiler sonra da buralardan gittiler tabi.
Sadece görüyor olmak insanı emeklilikten, müstakil evden, karısına ve arkadaşlarına istediği her şeyi yaptırabilmek kabiliyetinden ve birçok kadın tarafından arzulanır bir erkek olmaktan mı alıkoyuyor; yoksa bir kayıp başka alanlarda birçok bereketle mi geliyor, ya daaaa genel olarak ahlaksızlık insana bir çok şeyin kapısını mı açıyor diye düşündüğüm zamanlarda aklıma hep Selami’nin karanlık ama parlak hikayesi gelir.